Kırım ve Kıbrıs...Türkiye'nin geçmişte tarihi bağları olan ve bugün jeopolitik bakımdan Türkiye ve küresel devletler için stratejik öneme sahip iki hassas bölge. Kırım'ın 2014 yılında Ukrayna'dan ayrılıp Rusya tarafından ilhak edilmesi ile Kıbrıs adasının kuzey-güney şeklinde yıllardır bölünmüşlük konusu özellikle Türkiye'yi ilgilendiriyor...
Kırım yarımadası Osmanlı döneminde Kırım Hanlığının Türklerin egemenliğine girmesine rağmen asıl önemi, Kırım hanlığında Türk halklarından olan Tatarların yaşıyor olması. Bu köken bakımdan akrabalık dolayısıyla Türklerin yüzyıllardır Kırım'a karşı duyarlılığı her zaman en üst düzeyde olmuştur. Kırım'ın Osmanlı'nın elinden çıkıp Rus egemenliğine girmesi ile uzun süre Tatarlarla Anadolu Türkleri arasında bir kopukluk yaşandığı söylenebilir. 19. yüzyıla gelindiğinde Kırım, Rusya Federasyonunun bir parçası iken Sovyetler Birliğinin bir üyesi olan Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyetine "hediye" olarak veridi. Bu süreçte nüfusunun çoğunu Rusların oluşturduğu Kırım, özerk statüye kavuştu. 1990'lı yıllara gelindiğinde ise Ukrayna, dağılan Sovyetler Birliğinden ayrılarak bağımsızlığını ilan etti. Bağımsızlıkla birlikte Kırım da Ukrayna'nın bir parçası olmaya devam etti. Ta ki Rusya yanlısı hükümetin Batı yanlıları tarafından devrilene kadar...Rusya, Ukrayna Devlet Başkanının görevinin başında ve meşru olduğunu ilan etti ve isyancıları tanımadığını söyledi. Bunun kendi lehine bir sonuç vermeyeceğini anlayan ve aynı senaryoyu, NATO ve Batının güdümü altına girmeye kalkan Gürcistan'ı işgal ederek Abhazya ve Güney Osetya'nın bağımsızlığını tanıyarak Batının evinin bahçesinde top oynamasını istemeyen Rusya, Ukrayna'da 2014'ün Mart ayında Kırım'a kendi gerekçeleri ile müdahalede bulundu. Bölgedeki Rusların katledildiğini öne süren Rusya, Kırım'da bağımsızlık oylaması yapılacağını duyurdu. Yapılan halk oylamasında büyük oranda Kırım'ın Ukrayna'dan ayrılması, bağımsız bir devlet olarak var olmasını kabul edildi ve Kırım Cumhuriyeti ilan edildi. Kısa bir süre sonra da Kırım Parlamentosu, Kırım'ın Rusya Federasyonuna katılma başvurusunu görüşüp kabul etti. Rusya Parlamentosunun da Kırım Cumhuriyetinin başvurusunu kabul etmesi ve Devlet Başkanı Putin'in de ilgili kanunu onaylaması ile birlilkte resmen Kırım Cumhuriyeti ve Sivastopol ili, Rusya Federasyonuna katılmış oldu. Bu durum uluslararası alanda birçok devlet tarafından "ilhak" sayıldı ve hukuksuz olduğu vurgulandı. Gelinen son süreçte ise Kırım fiili olarak Rusya'nın bir parçası haline geldi.
Kıbrıs adası ise 300 yıl Türk egemenliğinde kalmış ve Osmanlı'dan sonra İngilizler tarafından işgal edilmişti.1960 yılına gelindiğinde Kıbrıs'ta İngiliz sömürgesi kalkmış, Kıbrıs Cumhuriyeti, İngiltere, Türkiye ve Yunanistan'ın garantörlüğünde bağımsız bir devlet haline gelmişti. Adadaki yeni devletin yapısı Rum ve Türk toplumu arasında bölüşülmüş, devlet başkanı Rumlar, başkan yardımcısı ise Türkler arasında seçimle iş başına geliyordu. Ancak Yunanistan'da yaşanan darbeden sonra Kıbrıs adasında Türklere karşı katliamlar başlatılmış ve Rum devlet başkanı Makaryos, 1960 Anayasasını iptal ettiğini ilan etmişti. 1974 Kıbrıs Harekatına kadar olan süre içinde birçok olay yaşanmış, çok sayıda Kıbrıs Türkü, Kıbrıs adasını Yunanistan'a bağlama hayali güden Rum teröristlerce katledilmiş. 1974'de gelindiğinde, Türkiye garantör ülke olarak adaya tek taraflı olarak müdahale etmişti. 1974 harekatından sonra Kıbrıslı Türkler önce Kıbrıs Türk Federe Devletini kurmuş, 1983'de ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini ilan etmişlerdi. Türkiye'nin adayı tek taraflı olarak "işgal" ettiğini savunan Batılı devletler, Birleşmiş Milletleri de işin içine katarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin tanınmasını engelleyen kararlar almıştı. Bugüne kadar gelinen süreçte Kuzey Kıbrıs, sadece Türkiye tarafından tanınmış bağımsız bir devlet olarak yoluna devam etmektedir. Adanın kuzeyinde ise hala Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı bir kolordu konuşlu bulunmaktadır.
Şimdi değinmek istedim nokta ise Kıbrıs'ın Kırım'a örnek teşkil etmesinden ziyade, Kırım'ın Kıbrıs'a örnek olması bakımıdan önemi yüksektir. Her ne kadar Kıbrıs sorunu, Kırım'dan daha önce oluşmaya başlasa da Kırım'ın durağanlığa uğramadan Rusya lehine değişikliğe uğraması Kıbrıs için faydalı bir örnek olacaktır. Hatırlanacağı üzere Türkiye, Rusya ile olan ticari ve ekonomik ilişkilerini gözeterek Kırım'ın ilhakına ses çıkarmamış, NATO ve Batı gibi çok sert tepki de göstermemişti. Ancak bu durumun altında yatan başka siyasi nedenler var mıydı? Türkiye, Rusya'dan Kıbrıs konusunda destek mi arıyordu? İşte bu soruların cevapları bize Kıbrıs açısından farklı boyutlara götürecektir. Türkiye'nin Rusya'nın yaptığı gibi Kuzey Kıbrıs'ta bir halk oylaması ile KKTC'yi Türkiye'ye katması ve sonrasında -Türkiye'nin de Kırım'ın ilhakını meşru görmesi kaydıyla- Rusya tarafından meşru sayılması şeklindeki komplo teorileri oldukça geçekçi duruyor.
Sonuç olarak günümüz şartlarında Kuzey Kıbrıs'ın Türkiye'ye katılması konusunda canlı bir ses duyulmasa da en güçlü ses Kuzey Kıbrıs'ın bağımsız bir ülke olarak yaşamına devam etmesi olarak görülebilir. Özellikle, Türkiye'nin, AB üyesi "Kıbrıs Cumhuriyeti"ni tanımadan AB'ye üye olamayacağı gerçeğine bakarsak Türkiye'nin Kıbrıs konusunda seçeneği azalıyor diyebiliriz.
Kırım yarımadası Osmanlı döneminde Kırım Hanlığının Türklerin egemenliğine girmesine rağmen asıl önemi, Kırım hanlığında Türk halklarından olan Tatarların yaşıyor olması. Bu köken bakımdan akrabalık dolayısıyla Türklerin yüzyıllardır Kırım'a karşı duyarlılığı her zaman en üst düzeyde olmuştur. Kırım'ın Osmanlı'nın elinden çıkıp Rus egemenliğine girmesi ile uzun süre Tatarlarla Anadolu Türkleri arasında bir kopukluk yaşandığı söylenebilir. 19. yüzyıla gelindiğinde Kırım, Rusya Federasyonunun bir parçası iken Sovyetler Birliğinin bir üyesi olan Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyetine "hediye" olarak veridi. Bu süreçte nüfusunun çoğunu Rusların oluşturduğu Kırım, özerk statüye kavuştu. 1990'lı yıllara gelindiğinde ise Ukrayna, dağılan Sovyetler Birliğinden ayrılarak bağımsızlığını ilan etti. Bağımsızlıkla birlikte Kırım da Ukrayna'nın bir parçası olmaya devam etti. Ta ki Rusya yanlısı hükümetin Batı yanlıları tarafından devrilene kadar...Rusya, Ukrayna Devlet Başkanının görevinin başında ve meşru olduğunu ilan etti ve isyancıları tanımadığını söyledi. Bunun kendi lehine bir sonuç vermeyeceğini anlayan ve aynı senaryoyu, NATO ve Batının güdümü altına girmeye kalkan Gürcistan'ı işgal ederek Abhazya ve Güney Osetya'nın bağımsızlığını tanıyarak Batının evinin bahçesinde top oynamasını istemeyen Rusya, Ukrayna'da 2014'ün Mart ayında Kırım'a kendi gerekçeleri ile müdahalede bulundu. Bölgedeki Rusların katledildiğini öne süren Rusya, Kırım'da bağımsızlık oylaması yapılacağını duyurdu. Yapılan halk oylamasında büyük oranda Kırım'ın Ukrayna'dan ayrılması, bağımsız bir devlet olarak var olmasını kabul edildi ve Kırım Cumhuriyeti ilan edildi. Kısa bir süre sonra da Kırım Parlamentosu, Kırım'ın Rusya Federasyonuna katılma başvurusunu görüşüp kabul etti. Rusya Parlamentosunun da Kırım Cumhuriyetinin başvurusunu kabul etmesi ve Devlet Başkanı Putin'in de ilgili kanunu onaylaması ile birlilkte resmen Kırım Cumhuriyeti ve Sivastopol ili, Rusya Federasyonuna katılmış oldu. Bu durum uluslararası alanda birçok devlet tarafından "ilhak" sayıldı ve hukuksuz olduğu vurgulandı. Gelinen son süreçte ise Kırım fiili olarak Rusya'nın bir parçası haline geldi.
Kıbrıs adası ise 300 yıl Türk egemenliğinde kalmış ve Osmanlı'dan sonra İngilizler tarafından işgal edilmişti.1960 yılına gelindiğinde Kıbrıs'ta İngiliz sömürgesi kalkmış, Kıbrıs Cumhuriyeti, İngiltere, Türkiye ve Yunanistan'ın garantörlüğünde bağımsız bir devlet haline gelmişti. Adadaki yeni devletin yapısı Rum ve Türk toplumu arasında bölüşülmüş, devlet başkanı Rumlar, başkan yardımcısı ise Türkler arasında seçimle iş başına geliyordu. Ancak Yunanistan'da yaşanan darbeden sonra Kıbrıs adasında Türklere karşı katliamlar başlatılmış ve Rum devlet başkanı Makaryos, 1960 Anayasasını iptal ettiğini ilan etmişti. 1974 Kıbrıs Harekatına kadar olan süre içinde birçok olay yaşanmış, çok sayıda Kıbrıs Türkü, Kıbrıs adasını Yunanistan'a bağlama hayali güden Rum teröristlerce katledilmiş. 1974'de gelindiğinde, Türkiye garantör ülke olarak adaya tek taraflı olarak müdahale etmişti. 1974 harekatından sonra Kıbrıslı Türkler önce Kıbrıs Türk Federe Devletini kurmuş, 1983'de ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini ilan etmişlerdi. Türkiye'nin adayı tek taraflı olarak "işgal" ettiğini savunan Batılı devletler, Birleşmiş Milletleri de işin içine katarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin tanınmasını engelleyen kararlar almıştı. Bugüne kadar gelinen süreçte Kuzey Kıbrıs, sadece Türkiye tarafından tanınmış bağımsız bir devlet olarak yoluna devam etmektedir. Adanın kuzeyinde ise hala Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı bir kolordu konuşlu bulunmaktadır.
Şimdi değinmek istedim nokta ise Kıbrıs'ın Kırım'a örnek teşkil etmesinden ziyade, Kırım'ın Kıbrıs'a örnek olması bakımıdan önemi yüksektir. Her ne kadar Kıbrıs sorunu, Kırım'dan daha önce oluşmaya başlasa da Kırım'ın durağanlığa uğramadan Rusya lehine değişikliğe uğraması Kıbrıs için faydalı bir örnek olacaktır. Hatırlanacağı üzere Türkiye, Rusya ile olan ticari ve ekonomik ilişkilerini gözeterek Kırım'ın ilhakına ses çıkarmamış, NATO ve Batı gibi çok sert tepki de göstermemişti. Ancak bu durumun altında yatan başka siyasi nedenler var mıydı? Türkiye, Rusya'dan Kıbrıs konusunda destek mi arıyordu? İşte bu soruların cevapları bize Kıbrıs açısından farklı boyutlara götürecektir. Türkiye'nin Rusya'nın yaptığı gibi Kuzey Kıbrıs'ta bir halk oylaması ile KKTC'yi Türkiye'ye katması ve sonrasında -Türkiye'nin de Kırım'ın ilhakını meşru görmesi kaydıyla- Rusya tarafından meşru sayılması şeklindeki komplo teorileri oldukça geçekçi duruyor.
Sonuç olarak günümüz şartlarında Kuzey Kıbrıs'ın Türkiye'ye katılması konusunda canlı bir ses duyulmasa da en güçlü ses Kuzey Kıbrıs'ın bağımsız bir ülke olarak yaşamına devam etmesi olarak görülebilir. Özellikle, Türkiye'nin, AB üyesi "Kıbrıs Cumhuriyeti"ni tanımadan AB'ye üye olamayacağı gerçeğine bakarsak Türkiye'nin Kıbrıs konusunda seçeneği azalıyor diyebiliriz.